Gelenekten gelen kadim bilgi..

Kategori: MAKALELER | 0

 

 

Hayat bir yolculuktur.

Bu yolculukta kılavuzumuz kim olmalıdır?

Yolda karşılaşacağımız zorlukları nasıl aşarız?  

Yolumuzda bize kim destek verir?

Yaptığımız işlerde bilgiyi nerden alırız?

Bir ağacın büyümesi nasıl köklerine bağlıysa kendi hayat ağacımızda gelişmemiz de köklerimize bağlılığımız çok önemlidir. Köklerimiz yani tarihimiz geçmişimiz binlerce yıldır büyük bir sabırla oluşmuş yaşam bilgisidir. Bu eşsiz bilgi eğer onu anlayabiliyorsak bize yolumuzu aydınlatacak güçlü bir fener olabilir. Kısaca bu eşsiz bilgiye gelenek diyebiliriz.

Gelenek eski bir bilgi değildir yaşayarak gelişir yaşam süresince yıllarca üzerine eklenerek tecrübe ve deneyimlemeyle alınan derslerle yaşayan ve gelişmesini devam ettiren bir süreçle devam eder. Eğer bu bilgiyi iyi anlar ve çalışmalarımızda yararlanırsak şimdi yaşamakta olduğumuz birçok sorunun çözüm yollarını bulabiliriz. Bunun için araştırmak, okumak, anlamak, bakmak, görmek, danışmak ve sorgulamak gerekiyor.     

Örnek verirsek kısa bir süre önce katıldığım bir söyleşiden izlenimlerimi aktarmak isterim. Değerli mimar ve eğitmen Nevzat Sayın Akdeniz Medeniyetleri Enstitüsü-AKMED- te verdiği konferansta “Bir coğrafya dersi olarak mimarlık” konulu söyleşinin bir bölümünde gelenekten gelen bilgi ile mimari yapılar anlatıldı. Beni en çok etkileyen konuları kısaca kendi yorumumu da katarak paylaşmak isterim:

Birçok tarihsel dönemden günümüze kadar oluşan tarihi binalara ve mekânlara baktığımızda hatta şehirlerin kuruluşu ve planlanmasında gelenekten gelen eşsiz bilgiden yararlandıklarını görürüz. Yapılan çoğu binalar coğrafyaya,   tabiat şartlarına uygun yapılmıştır. Yapı malzemeleri yakın çevrenin koşullarına göre sağlanmış, basitlik, sadelik, işlevsellik gözetilmiştir.  İklim, konum, gölge, ışık, çevre, doğal bitki örtüsü ve daha birçok faktör gözetilerek mekânlara ruh verildiğini, bir yaşama kültürü yaratıldığını görürüz. Hatta binaları ısıtma ve soğutmada doğal yöntemler geliştirdiklerini rüzgârdan, güneşten fizik kurallarından yararlanarak binaları tasarladıklarını görürüz.

Günümüzün mekânlarına baktığımızda bu eşsiz bilgiden yoksun yapıldığını görürüz. Beton mezarlara sıkıştığımızı, çevre şartlarına doğaya ters, eski yapılardan ve mekânlardan ders almadan çevremizi ve binaları oluşturduğumuzu görürüz. Evlerimizi sadece yatıp kalkmak uyumak barınmak için mi kullanıyoruz?   Yaşamak için mi? Eskiden evler bir yaşamı alanıymış,   dostların davet edildiği hayatın tadının çıkarıldığı,  ferah yaşam alanlarıymış. Şimdiki binalarımıza baktığımızda klimalı odalarımıza kendimizi hapsettiğimiz,  birer bağımsız kapalı cezaevine döndürdüğümüz evlerimiz var. Eskiden mahallelerde insanlar birbiriyle iletişim kurar dostluklarını geliştirir, hayatı yaşarmış. Şimdi ise koca koca binaların içerisinde sıkı sıkıya kapalı panjurlu apartman dairelerimizde komşumuzdan bile uzak yaşıyoruz. Isınmamızı ve serinlememizi sağlamak için avuç dolusu paralar, masraflar ediyoruz.    

Eski insanların yaşam tarzlarını öğrenmemiz gerekiyor bina yapı tekniklerini bilmemiz gerekiyor. Bunun için iş mimarlarımıza düşüyor.   Eski den yapılmış bazıları hala kullanılan binaların mabet ve konut gibi ısıtılması ve serinletilmesi için doğal yöntemler kullanılmış. Şimdiki yapılan binalarda niçin bunun yapılmadığını sorduğumuzda mimarların bunu bilmedikleri söylendi. Mimarlık eğitiminin eksiklikleri ve yeni yetişen bazı mimarların tarihi binaların yapısı hakkında bilgilerinin yetersiz olduğu vurgulandı. Yani geleneğe sırt çevirdiğimizi, önümüzde hazır duran binlerce yıllık kadim bilgiyi anlama zahmetine girmediğimiz ortaya çıktı. Eski diye sırt çevirdiğimiz binlerce yıllık imbikten süzülür gibi gelen deneyerek oluşmuş kadim bilgileri öğrenmemiz gerekiyor.  

Kadim bilgi bizim köklerimiz köklerimizle bağımızı koparırsak ne geleceğimizi kurabilir ne de yaşamımızı güzelleştirebiliriz.

– See more at: http://www.antalyabugun.com/makale/gelenekten-gelen-kadim-bilgi-22572.html#sthash.odBg6YKn.dpuf

Bir Cevap Yazın