Hayatta en önemli hazinemiz şu anda sahip olduğumuz sağlığımız değil midir? Sağlığımızı ancak kaybettiğimizde mi değerini fark edeceğiz? Aklımızda yıllarca biriktirdiğimiz sorunlar ve dertler bedenimiz de sinsice zaman içinde yavaş yavaş gelişip bizi tüketmeye başlar. Dönüşü olmayan sona geldiğimizde birden fark ederiz ama artık elden bir şey gelmez, iş işten geçmiş olur. Bir gün tak diye gidiveririz. Hem de çarçabuk hiç farkına varmadan. Hayat yine oyununu bize oynamıştır. Biletimizi kesmiş elimize vermiştir. Bunca birçok uyarıya rağmen biz kendimizi, bedenimizi dinlemediğimiz sürece farkına varmadan gelişmiştir her şey. Biz günlük yaşamın kargaşasında koşturup dururken, gereksiz yere kendimizi başaramadığımız işler için üzüp stresle dolarken içten içe içimizi kemirmektedir kendimize yaşattığımız üzüntüler. Haberimiz yoktur içimizdeki fırtınalardan çünkü kendimizse, bedenimize, onun bize gönderdiği sinyallere sağır olmuşuzdur. Sanırız ki sonsuza kadar hep böyle güllük gülistanlık içinde sağlıklı yaşayacağız. Yaşam birden elimizden kaydığında ve son geriye dönülmez kavşağa geldiğimizde anlayıveririz hayatın amacını. Her şey boşmuş, geçiciymiş kalıcı olan yarattığımız ve yaşadığımız güzel anılarmış, dostluklarmış, verdiğimiz ve aldığımız sevinçlermiş. Para için servet için kariyer için kendimizi dostlarımızı feda ettikçe aslında boş şeyler için didindiğimizi ve hayatta asıl önemli olanın aile, dostlar,huzur ve sağlık olduğunu elimizden gidince anlarız. O zaman da işi işten geçer ve son pişmanlık fayda etmez. Hayatta her şey geçicidir. Sorunlar da öyle. Ama sorunlar için kendimizi üzmemiz dert etmemiz zamanla bizi tüketecektir. Üzülmek dertlenmek hiçbir sorunu çözmez önemli olan sorunların çözümü için arayışta olmaktır ve çalışmaktan yılmamaktır. Üzülmek kısa yoldan işimize gelir. Yalancı acizliğimizin maskesidir üzülmek, çaresiz kalmanın ve tembelliğimizin kılıfıdır aslında. Üretmek çalışmak çözüm bulmak işimize gelmez. Üzülerek bir şey yapmayız sadece kendimizi avuturuz ve yaralarız. Oysa sorunlar beklemez ve acilen çözülmesi gerekir. Üzülerek, tembellik ederek sorunları sürüncemede bıraktığımız ve çözmeyerek katmerleştirdiğimiz gibi kendi bedenimize de zarar veririz. Bedenimizde yavaş yavaş gelişecek olan sağlık sorunlarına davetiye çıkarırız. Hem kendimize zarar veririz hem de sorunları büyütürüz çözümsüz bırakırız. Bu nedenle ağlamak yerine hemen çözüm için kollarımızı sıvamamız gerekiyor. Kendi bedenimize sahip çıkmak, istediği gıdayı vermek, harekete programlanmış bedenimizi devamlı çalıştırmamız gerekiyor. Hareketsiz yaşam yavaş yavaş ölüm demektir. Düzenli spor bizi her daim canlı, neşeli ve mutlu yapar. Bedenimizin devamlı devinimi bizi sorunlara karşı güçlü ve dirençli yapar. Üretkenlik ve hareketliliğin verdiği yaşam enerjisi dertlerin içimizde çöreklenip bizi yemesine izin vermez. Bunları biliyoruz ama niye yapmıyoruz. Dörtnala giden hızlı yaşamımızda kısa süreliğine firene basıp bir durum değerlendirmesi yapmalıyız. Ben nereye gidiyorum? Kendim için ne yapıyorum? Bedenimizi dinlemeyi öğrendiğimizde o cevapları bize verecektir. Biz varsak her şey var biz yoksak hiçbir şey yok. Hayatımızı başkalarına adamak kendimizi ihmal etmek kısaca kendimizi harcamak kimseye yararı olmaz. Çevremize yakınlarımıza ancak sağlıklı ve mutlu isek yardımımız dokunur. Hayat tercihlerden oluşur hangisini seçeceğiz?