Yaşamımız boyunca didinip dururuz. Girişimci olarak maddi gelirimizi artırmak, daha iyi bir mevki elde etmek, zengin olmak, refah içinde yaşamak, bir çok şeye sahip olmak, kısaca eşyanın, malın mülkükölesi olmak için didinip dururuz. Aslında sahip olmak istediklerimiz-gerçek ihtiyacımızın dışında olanlar- için bir bedel öderiz, ‘canımız pahasına’ hayatımızı ortaya koyar, sağlığımızı, sevdiklerimizi ihmal eder ömrümüzden ömür veririz. Niçin? Zaman içinde eskiyip küflenecek, çöp olacak eşyalar ve bizden sonra mirasçılarımızın bizim hayatımızı feda etme pahasına ürettiğimiz varlıkları har vurup harman savururcasına harcamaları için mi? Kim emek vermediği bir şey için özen gösterir? Tabii ki çalışmak gerekir, durumumuzu iyileştirmek için çaba harcamak gerekir. Çocuklarımıza bizden sonra zor durumda kalmasınlar diye birşeyler bırakmak gerekebilir. Asıl miras, çocuklarımıza hayatta kendi ayakları üzerinde durabilecekleri özgüveni kazandırabilme ve iyi bir eğitim vermek olmalıdır. Burada sözümüz mal canın yongası hesabıyla mala mülke aşırı düşkün girişimcilere. Gereksiz ve ihtiyacımız olmadan çok fazla eşya mal mülk edinmek için hayatımızı ve sevdiklerimizi feda etmekte olduğumuzun farkına varmamız gerekiyor. Hayatta aslında en değerli şeylerimiz: Sahip olduğumuz zaman, sağlığımız ve sevdiklerimiz değil mi? Bunları illa ki kaybettiğimiz zaman mı değerini anlayacağız. Kaç milyar lira,kaybettiğimiz ağız tadından sonra yemekten aldığımız lezzetin tadını bize geri verebilir,hastayken taze bahar kokusunun içimizdeki ferahlığını yaşatabilir, sevdiğimiz bir yakınımızın zor anımızda bize sarılmasının mutluluğunu tattırabilir? Şimdi belki para etmiyor bunlar, çünkü hazır bulduk doğduğumuzda, ama kaybettiğimizde yokluklarını öyle acı hissediyoruz ki. Bu ve daha birçok farkında olmadığımız zenginliklerimizin tatlarını daha uzun süre çıkarmak elimizde, yeter ki ihtiyacımız dışında olan biriktirdiğimiz eşyalar için süreyi kısaltmayalım. Sağlıklı ve mutlu olmak için, gerçek zenginlik için bedeni ve zihni diri tutmak gerekiyor. Aslında hepimizin bildiği, ama gündemimize almadığımız basit ve kolay çalışmalarla bunu başarmak mümkün. Haftada en az üç gün hareket, -spor, yüzme- yediklerimize dikkat, düzenli okuma yapmak ve bildiğimizkendimizi geliştirme ve yeniden yaratma çabaları ile yaşamımıza kalite katmak gerekiyor. Sevdiklerimizle daha çok zaman geçirme, bol bol muhabbet ve yardımlaşma, bizi her daim diri ve mutlu kılacaktır. Bizleri insan sıcağının sohbetinden ayıran, zihni ve bedeni tembelleştirmeye programlanmış televizyon haber – TV dizileriyle, aşırı kullanım akıllı cep telefonlarının ve sosyal medyanın bizi uyuşturmasına dur dememiz gerekiyor. İyi girişimci, hayatına kalite katar ve bu sadece maddi zenginlikle olmaz, kendine zihinsel ve fiziksel yatırımı da gerektirir.
– See more at: http://www.antalyabugun.com/makale/gercek-zenginlik-22271.html#sthash.S15EyMKB.dpuf
Bir Cevap Yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.