Ertesi sabahtan mağaraya gitmeye karar veriliyor. Bümak ın mağara kampları bir başka güzeldir. Özellikle ateş başı muhabbetleri çok keyifli geçer. Geldiğimiz akşam da onca yol yorgunluğuna rağmen gece yarılarına kadar sohbet koyulanıyor. Doğanın dingin sessizliği ve gökyüzü çatısının muazzam altında yıldızlarla baş başa sohbet hiçbir şeye değişilmez. Doğallık, içtenlik, samimiyet şehir cıngılından uzakta bizlerin genç mağara keşifçilerinin doğal halimizi ortaya çıkarıyordu. Hayatımda en keyifli neşeli anlarından birini yaşadım. Gece gelen hafif yağmur bize yatma vaktinin geldiğini fısıldıyordu. Kampçılar çağrıya uyarak çadırlarına çekiliyor. Uzun yorucu bir yolculuktan sonra güzel deliksiz bir uyku çekiyoruz. Sabah hafif yorgun bir şekilde uyanıyorum arkadaşların çoğu kalkmış bile kahvaltımızı yapıyoruz, ekmek tükenmek üzere iki arkadaş gönüllü olarak Köye ekmek almaya gidiyorlar. Diğer grup çevre gezisine çıkıyor. Mucit Metin su kaynağı uzakta olduğundan suyu basit plastik bir boruyla yol veriyor kaynağından kampa ulaştıran icadını yapıyor. Temizlik ve içime suyumuz bile ayrılıyor. Bu ne güzel bir lüks dağ başında. Akşama doğru köylüler çok lezzetli mısır ekmeği getirmişler bizlere yardımcı olmaya istekliler, meraklılar. Yıllardır birlikte yaşadıkları büyüdükleri bu bölgenin değerini bilen şehirden gelmiş cesur gençlerin cesaretini hayranlıkla izliyorlar. Sabah kahvaltıdan sonra mağaraya giren grup uzun bir süreden sonra geliyor. Mağarada döşeme denilen bir çalışma yaptılar, gerekli malzemeleri ipleri mağaraya yerleştirdiler. Sonraki gruplar daha rahat girebilecek. Öncü grup deneyimli mağaracılarından oluşmuştu. Görevlerini yapma huzurunda akşam yemeği ziyafetini hak ediyorlar. Akşam gene ateş başı muhabbeti keyifle devam ediyor. Araştırma için geldiğimiz Gurbet Tepe Kuylucuğu mağarasına geldiğimiz günden beri girmek için sabırsızlanıyorum. “SRT” denilen iple mağaraya inme çıkma malzemelerini kullanmasını öğreniyorum. Mağaralar kimilerince karanlık ve ürkütücü gelse de beni hiç etkilemiyor. Maceraya olan, içimdeki her zaman var olan bilinmeyeni öğrenme ve merak duygum beni buralara kadar getiriyor,hiç te şikâyetçi değilim. Bu arada fazla güçlük çekmeden 240 metre derine gidip gelebildim. Tecrübesizliğime rağmen bu durum ben de kendine güven ve güçlü olma duygumu geliştirdi. Mağara bir sürü engellerle doluydu. Üç kişilik bir ekiple girdik mağaraya ve haritasını çıkarmaya başladık. Ekip arkadaşlarım mağarayı önceden iki kez gidip geldiklerinden yolu iyi biliyorlardı, zaman zaman bot kullanmak gerekiyordu, içeride cadı kazanı denilen derin küçük su gölleri vardı. Üç kişi zor alabilen küçük lastik bot ta devamlı yanımızdaydı. Hem mağaranın haritasını çıkarmaya çalışıyor hem de sırtımızdaki ağır malzeme çantaları ile birlikte yol almaya çalışıyorduk. Benim çantamda mağara aydınlatmasında kullanılan karpit taşları, yiyecek ve ilk yardım malzemeleri, piller, kuru giysiler, tamir malzemeleri gibi eşyalar vardı. Bir sürü engeli aşıp sonunda dibe ulaştık. Dipte küçük bir göl karşıladı bizi. Bu mağaranın şimdilik sonu demekti. Mağara su altından devam ediyordu. Malzemelerimiz buraya kadar yetiyordu. Dalış elbisesi ve diğer malzemelerle mağara araştırılabilir, bu biraz mağara su altı dalış uzmanlığı gerektiren bir çalışmaydı ve çok tehlikeliydi. Biraz dinlendikten sonra geriye dönüş başlıyor. Dönüşünüz daha zorlu olacak çünkü yokuş yukarı gideceğiz. Mağaradaki yardımlaşmayı dayanışmayı yaşamınızda çok az yerde görebilirsiniz. Tek başıma geçilemeyecek yerlerden, aşılmaz kayalardan, geçit vermez cadı kazandırılan yardımlaşarak ilerleyebiliyorduk. Tarif edilemez bir mutluluktur bu yerin kat kat derinliklerinde bizler bitişe ulaşmaya çalışan sporcular gibiyiz. Zifiri karanlıkta karpit lambasının yolumuzu aydınlatan az ışığında canla başla ilerliyorduk. Harita işi bitmişti. Hayatımda mağarada harita çıkarma işini de öğrendim. Yeryüzünde olduğu gibi yer altında da mağaraların haritaları çıkarılıyor. Bilimsel bir çalışma olabilmesi için bu gerekli. Mağara soğuktu, her birimiz en az belimize kadar ıslanmıştık. Ben memleket tecrübesinden sıkı yün içliklerle kendimi donatmıştım. Sürekli hareket etmekte bizleri ısıtıyordu. Mağarada yaklaşık on iki saat geçirmişiz. Hiç te farkında değiliz. Zaman akıp geçmiş. Öğle sonu ikindi vakti mağaraya girmiş sabaha karşı kampa dönmüştük. Mağara çıkışımızda ıslak ıslak, yorgun bitkin, üzerimizde bir sürü ağırlıkla kampta bizi neşeyle karşıladılar. Bu karşılamadaki coşkuyu yaşamak tüm yorgunluğumuza değdi. Şansımıza sıcacık çorba ve yemek de var. Arkadaşlarımızdan bir kısmı bizi çıkışımıza kadar beklemiş, ateşin çevresinde toplanmışlar bize bakıyorlar, mağara savaşçılarına. Mağaracılıkla beni tanıştıran, içten sevgi dolu dostluklarını hep hissettiğim Doğa dostu Bümaklı dostlarım Osman Tunalı, Burak Albükrek ve diğer Bümaklı dostlarıma sevgi ve saygıyla.